bugün

entry'ler (45)

okeyde gosterge gostermeyi unutmak

aynı insanın elindeki okey taşını yaramaz bu diye yan tarafa sallaması ile devam edecek unutkanlık hali.

egzotik adam dövme gereçleri

(bkz: piknik tüpü)

kızların şiddetten hoşlanması

- hayatım bugün beni yemeğe götürcen mi?
+ kes lan (pat pat pat)
- çok hoşsun tatlım, bayılıyorum sana.
+ bak hala konuşuyo (çaaaaaat)
- dudağımı patlattın aşkım benimm, ohh yarasın koçuma.
+ kes lan dırdırı
- aşkım nolur bitane daha vur noooluursuuun.

olumsuz gibi baslayan aslinda olumlu olan cumleler

- ilişkimize son verelim mehmet, her şeye yeniden başlayalım.
- ben bir kez son verdim mi dönüşü yoktur, ama seni seviyorum.
- köpeği ezmişsin park yaparken hayvan herif, neden daha önce ezmedin? bıkmıştım zaten.
- ne diyosun be salak karı? sen benim salağımsın, yerim seni.

sokakta parfüm satmaya çalışan adam

(bkz: sokakta saat satan zenci)

zenci işportacılar

ellerinde birer, kollarında üçer beşer adet saat bulunduran, yaklaşan birisine elindeki saat'i sallayan fakat belkide asıl maksatları darp ve gasp olan zencidir. genellikle ikili grup halinde dolaşırlar, yakın mıntıkalarda bir kaç grup daha çıkabilir. atletik vücutlara sahipler ve iriyarılar, bir tanesi günde yaklaşık 10 ton beton harc edebilir, ama ne hikmettirki saat satar bu arkadaşlar (daha bir kişinin saat aldığını da görmedim).

yangın söndürmeyen yangın tüpleri

genellikle içi boş yangın söndürme tüpüdür. boş olduğu yangın başlayınca anlaşılır.

vefk

bir çeşit kare çizerek içine bazı rakam ve harflerin yazılması ile oluşturulan bir tür tablo. bunu yapmak için yıldız ilimleri, burçlar, fizyoloji, ve bir 10 yıl gerekir. bir çeşit gizli ilimdir. vefk yapmak için yeterince bilgi sahibi olunmalıdır. vefk ilminin gerçekte var olduğu sanılmakla beraber yapılması yanlış ellerde tehlike arzedebilir. cin çarpabilir, matrix'te dalgalanma olabilir, sitem göçebilir.

kundura

(bkz: ayakkabi)

keşke hepimiz hobbit olsaydık

şu dağlarda hobbit olsaydım, olsaydım
bir asi rüzgar olsaydım, olsaydım
arar bulur muydun beni gandalf
sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım

şu mordorda han olsaydım, olsaydım
yıkık virane olsaydım, olsaydım
yine sever miydin beni gollum
kıymetlimizi hüküm dağına atsaydım,

şu yarada kan olsaydım, olsaydım
mangalda nazgul yapsaydım, yapsaydım
orta dünyada yerim yokmuş, yokmuş
miğfer dibinde bir taş olsaydım.

kara mizah

gülsem mi yada ağlasam mı diye düşündüren mizahtır. kelimeler tanıma yetmez.

http://img407.imageshack.us/img407/1341/adsz7dv2.jpg

köpeğini tasmasız gezdiren şerefsiz

emniyeti açık silah dolaştıran biri gibidir. it'in ne yapacağı belli olmaz.

hayrını gör

temenni, dua.

pioneer 10

pioneer 10 nasa'nın 1972-1973 yılında dış güneş sistemini araştırmak üzere uzaya fırlattığı iki uydudan (diğeri pioneer 11) biridir. pioneer 10 güneş sisteminden çıkarak yıldızlar arası uzay yolculuğu için tasarlanmıştır. pioneer 10'un içerisine üzeri insan şekilli altın bir levha yerleştirilmiş olup, 1983 yılında güneş sistemini terkedip yıldızlar arası yolculuğa başlamıştır. evrende eğer varsa akıllı uygarlıklar'ın bu uyduyu tespit etmeleri için tasarlanmıştır. dünya'da pek çok amaçlı optik, kızılötesi, morötesi, radyo teleskoplar ile hubble uzay teleskobunun yanısıra dünya'nın etrafındaki pek çok amaçlı uydular uzayı bilimsel olarak taramaktadır. bugüne kadar ufo olayını doğrulayacak bir gözlemsel delil bu teleskoplarca tespit edilememiştir. fakat pioneer 10, dünyalıların uzayda dolaşan gerçek bir ufosudur.

hipersonik

5 mach ve daha yüksek hızlar için kullanılan deyim. 1 mach yaklaşık 1200 km/saat'tir.

imparator penguen

imparator penguen, güney okyanusu ve antartika buzullarında yaşayabilen ender canlılardan biridir. boyları 1 metreyi geçebilir ve yetişkin bir imparator penguen yaklaşık 50 kg ağırlığa ulaşabilir. ortalama 40 ila 50 yıl yaşarlar. kışın sular donduğu zaman yumurtlar ve ilkbahara kadar kuluçkaya yatarlar. -70° ye varan soğuklara dayanabilir ve 4 ay bir şey yemeden yaşayabilirler.

seni buralarda bir özleyen var

kişiye özlendiğini anlatan söylem.

biraz buruk bir duygu yüklendi sevgilerime,
gözlerin ara sıra takılırsa ötedeki karlı dağlara,
kulakların zamansız deli gibi çınlarsa,
bilki biryerlerde özlenmişsindir.

sevmek seni seviyorum demek değil,
seni seviyorum derken felç tavuk gibi titremektir,
hatırlar mısın ben sana seni seviyorum dediğim an,
elindeki bardağı düşürüverdiydin.

ve senin olmadığın o zamanlarda,
dediğimde bile titremekten felç oldum, yatalak ettin beni,
eğer platoniktim, iyce platonikleştirdin
platonik platonik devam ediyorum.

ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm?
ben senin için yaşamayı göze almışım,
ve şimdide ölüp giderim burda acı çekiyorum.

ben sana karşı hiç pinti olmadım,
gittim param yoktu iki milyon tacettinden borç aldım
pastahaneye vardık beraber bir külah dondurmayı yaladık ikimiz bir,
o bir külah dondurmanın ne kadar değeri var bilir misin?

kıymetimi bilmedin, araban yok diye beni sevmedin, surat yaptın,
ben gider iki milyon daha alırdım tacettinden,
seninle minübüse atlar gezerdik, minübüsün camında piyasa yapardık,
neden böyle icab etti bilmiyorum?

sana köylerdeki kırklı erkekler gibi değer verirken,
sen gözümün yaşına bile bakmadın,
yüreğimi şişledin, adı belli beni mahfettin,
kendimi geçtim, bildiğin savaştan çıkmış boz eşeklere döndüm.

bana camekan ilacı yaptın sanki,
kırdın geçirdin beni,
kıymet bilmezmişsin vefasız,
hay adı batmayasıcanın kızı.

yazıklar olsun sana,
körpecik kalbimdeki büyüttüğüm yetiştirdiğim sevgiyi mahfettin,
ne diyeyim yolun açık olsun, benden uzak ol,
adı batasıcanın eniği.

kapkaranlik

gecenin karanlığı, okyanusun dibinin karanlığı ve balığın karnının karanlığı. gemide çekilen kuraların üçünde de hz. yunus'un çıkması sonucu, denize atıldığında kaldığı üç karanlığın ortası.

yalnızlık

yalnızlık, onlarca kişinin içindeyken etrafa bakındığında kimseyi görememektir.

ağlayan palyaço

hayatı bir anlamda görmek isteyeceklerin, görmek istedikleri gibi yaşamak. çocuklukta başlar bu, kızan babanın önünde durup, başını eğip ağlayamamak. sonra okulda devam eder, öğretmen'in aşağıladığı vakit sınıfta yalnız değilsinizdir her gün yüzüne baktığınız arkadaşlarınız seyrediyordur. sonra günlük hayata geçersiniz, sevgiliniz istemediğiniz bir şeyi istemiştir, onu çok sevdiğinden söyleyememiştir gizlice gözyaşı döker yüzü gülerken. sonra bir palyaço olursunuz, zamanla görmek isteyeceklerin, görmek istedikleri gibi yaşamaya alışırsınız. o güler hep, hayatın anlamsız döngüsünde, gülmek zorundadır.

peki ya o palyaço? onun dünyası bambaşkadır, bütün bu kalabalığın, şehrin dumanlarının, hayatın siyah beyazlığının arasından renkli, alabildiğince büyük, göz görebildiğince uzak ufuklarına dalar düşlerinde. orada mavi bir deniz, hafif bir alacakaranlık vardır. alacakaranlık sabaha yoğurt çaldığından korkutmaz huzur verir, umut o alacakaranlığın ardındadır çünkü, kapılar kapalıdır başkasına. o gözyaşlarıdır kapı aslında. görmek istemeyenlerin görmek istemedikleridir o gözyaşları. bu yüzden kapıyı bulamazlar, geçemezler palyaço'nun o gizli dünyasına. palyaço, o engin mavi denizin kıyısına oturur, güneşin doğmasını, ışığın dünyasını aydınlatmasını bekler. denizin ortasından gelen meltem rüzgarları okşar yüzünü ve kurutur boyalı gözyaşlarını, yanına kadar gelen dalgaların köpüklerini seyreder. burada rahat bulur, gitmek istemez tekrar o siyah beyaz dünyaya. bilir ki gitse tekrar ağlayacaktır yüzü gülerken.